04 Kasım 2017 tarihinde yapılan Bafra Akalan Köyü,Aparı Şelaleleri Gezimizi üyemiz Sn.Hüseyin USTA'nın kaleminden okuyalım;
31 Ekim günü yapılan SAMFAD Salı’sında gezi yapalım fikri oluştu ancak yer belli olmamıştı. İnternet gezintisinde Bafra Akalan şelalesi fotoğrafını görünce rota belli oldu. Pazar günü yağmur olasılığı yüksek olduğundan Cumartesi günü gitmeye karar verdik. Yöreyi bilen Bafra’lı arkadaşlara sorduk, şelaleye kadar gidemediklerini ama Değirmen bölgesine gittiklerini ve doğası çok güzel dediler. Biz yine garantiye alma adına Akalan Köy muhtarı Sn. Zekeriya Yıldırım ile telefon ile görüştük bilgi almaya çalıştık. Muhtarımızın ilk sorusu “Şişman mısın İhtiyar mısın?” oldu. Her iki seçeneği de kabul etmedik elbette ama işin rengi belli olmaya başladı. Muhtar BŞB. Ekipleri gelerek şelaleler ile ilgilendiler. Yol açmaya çalıştılar. 18 şelale var ama bir ikisinin dışındakilere ulaşım çok zor belki yaya ile orman içinden ama önermem dedi. Siz gelin ben size birini katarım yolu gösterir diye ekledi.
Sabah muhtarımız semaverde çay hazırlayacaktı ve biz de Bafra’dan yiyecekleri ve sıcak ekmekleri alıp yola düştük. Aslında kelimenin tam anlamı ile neredeyse düştük. Gezi sorumlusu Erhan Turgut’un navigasyonu yol gösterecekti ki yayın gitti! Ama Erhan Bey yılmadı içsel navigasyonu ile yol göstermeye başladı. Altınkaya barajı dibinde yol dörde ayrılıyor ilk üçünü tek tek denedikten sonra dördüncü seçeneğin doğru yol olduğunu baraj bekçilerinden öğrendik.
Tabi bu arada Arzu Hanım çalışan navigasyonu ile yanlış yolda olduğumuzu uyarmamış olsaydı ne kadar giderdik kim bilir… Erhan Bey sonunda yolu buldu ama, teşekkür ediyoruz.
Köy yolunda bir orman köylüsüne muhtarın evini sorduk “ilerde kapıda sizi bekliyorlar” dedi. Ekip açlıktan vahim durumda vardık Muhtarımızın evine. Azcık daha geç kalsak Füsun Hanım açlıktan gitti gidiyordu. Muhtarın sıcak karşılaması bize iyi geldi kendimize geldik ama pek çoğumuz sıcak çay ile yiyeceklere daldığımızdan etrafımızda var olanların farkına varamadık. Bazı köy halkının bize şaşkınlıkla baktığını belirtmeden geçemeyiz.
Köyde harika kahvaltıdan sonra şelaleye doğru rehberimiz Ramis Bey eşliğinde yola çıktık. Yol oldukça güzel ve doğa yürüyüşü için ideal. Tepeden baraj gölünün doyumsuz manzarası ve sonbaharı buram buram yaşayan orman…
Yol giderek sağ yamaçtaki kaya olgusu ile güzelleşiyordu. Ama bir taraftan da usul usul kırık kayalıklı yok iniş olmaya ve riskli olmaya başladı. Yürüyüş sopaları edindik, üç ayaklardan destek alarak inmeye başladık. Bize rehberlik eden Ramis Bey adeta zıplaya zıplaya yol göstermekteydi. Aslında geçen yıl by-pass olmasına rağmen dinçti bu 60 lık delikanlı. Değirmen mevkiine geldiğimizde her yer fotoğraftı ömrünü tamamlamış olsa bile orada bir değirmen vardı. Fotoğraf çekmeye başlayan arkadaşlar işin tadına varırken bu tadı erken alanlar ise gidelim demelere başladılar…
Şelaleye gitmeye karar verdik, iniş devam etmeye başladı. İnişin zorluğunu gören ve risk almak istemeyen arkadaşlar oracıkta kalırken büyük çoğunluk inişe geçti. İtiraf etmeliyim ki zordu iniş…
O zorlu inişten sonra göreceğimiz şelale ile avunurken gerçeği fark eden Arzu Hanım “Bu mu şelale çığlığı?” ile bizlere ortak ses oldu. Aslında mevsim olarak en az suyun olduğu zaman dilimi olmasına rağmen internet ortamında var olan fotoğrafın buraya ait olmadığını o an anladık. Ama yine de tadını çıkardık ve çektikçe çektik. Sanırım herkesin aklında dönüş yolu vardı…
Ve o yolu çıkmaya başladık… Çıktık, çıktık, çıkmaya çalıştık, yine çıktık… Terledik ama yılmadık. Direndik, direnmemize en büyük destek Ramis rehberin evi telefonla arayıp “Çayı demleyin …” direktifi oldu. Ve semaverlerin yanına ulaştığımızda çayın yanında Ramis Beyin eşinin yaptığı nefis yağlı yufkalar tüm zorluğu unutturmuştu. Orada yaşayanlardan ceviz, fasulye, fındık ve bal kabağı almak için yarıştık…
Daha önce muhtarımız ile yaptığımız gibi Ramis Bey ve komşuları ile toplu fotoğraf çekip dönüş yolu için aracımıza yöneldik. Aaa o da ne arabanın içinde kocaman bir gürgen kütük… Koltuk boyunda yerini almış. Füsun Hanıma köy halkı doğum günü hediyesi olarak vermişler o koca kütüğü! Neyse ki içi çürüyüp oyulmuştu ve bu onu hafifletmişti. Bu arada hepimiz Hilmi Beyin topladığı oduncuklar ile yapacağı harika objeleri merakla bekliyoruz…
Dönüş yolunda yine neşeliydik, baraj gölü üstünde balık tutanları ve barajı yansımaları ile çektik. Sanırım bizleri gören iki kiloluk bir somun oltaya takılıp ilginç bir yöntemle modellik yaptı bize… Aklım onda kaldı diyebilirim. Harika bir balıktı…
Gezi sorumlusu Erhan Bey dönüşte pide sözü vermiş meğerse Bafra’da Kabasoğlu ailesi ile vedalaştık ve pide mi dondurma mı ? diye defalarca oylama yaparken Bafra’dan çıkmıştık çoktan. Ama yine söz yerine gelmeli diyerek 19 Mayıs ilçesinde pideci ve dondurmacının önünde mola verdik. Nefis pide, kahve ve dondurmalarla tanışanlar mutluydu. Ancak sadece araç şoförüne söyleyip bizlere haber vermeden giden arkadaşın tavrı ile üzüldük, gezi sorumlusuna haber vermek bizim geleneğimizdi oysa... Güzel bir gündü, Doğa güzeldi, Çekimler güzeldi, Kahvaltı dahil yeme içme güzeldi, Biz güzeldik. Bir sonraki gezide buluşmak üzere … Kaleme alan: Hüseyin USTA